Kara Melek ve Paşalar
98 yılı. Göztepe’de oturuyoruz. Saçlarım uzun. Güvenç askerde. 4lü çok güzel takıldığımız bir grup var. İlker, Alper, Okay, Ben. Caddedeyiz genelde. Caddenin cadde olduğu zamanlar. Kırıntı, CafeCadde, Carpadiem, Kristal mekanlarımız. En çok Kristal’deyiz. Eski yeri çok ferah ama herkes yer kapma peşinde. Onlarca insan ellerinde tepsi etrafı kesiyor, bir onlar kadar da masalarındaki yemekleri bitirmiş kalkabilecek ihtimali olanlara yanlamış, muhtemelen siparişini içerdeki arkadaşının getireceği yer kapma adamları. Piyasanın çıkış noktası burası kesin. Kristal ilk Islak hamburgeri yapan yerdir bu arada. Mantarlı hamburgeri dillere destandır. Deneyin.
Cadde turlarında insanlar aynı genelde, yüzleri ezberliyoruz, isim veriyoruz hepsine. Bebek, SLK, Ferhan, Guru, Sensei, Mazda323 gibi. Keyifli zamanlar. Yengeçler var mesela, mekan dışındaki kaldırımda önünden geçen kızlara her an atlayıp kapmaya hazır. Atlamasa da o bakışlar yetiyor, doğal olarak o bölümlerde yürüyüş hızı artıyor. Bizim bu grupta herkes paşa, kodlar da öyle. Nedense şifreli konuşuyoruz ama hakkaten bir sebebi yok. Ben yeni çocuğum. Genç semih gibi senelerce yeni çocuk olarak kalıyorum. Beraber çok zaman geçiriyoruz. Kickbox kursuna yazılıyoruz mesela. Aksatmadan da gidiyoruz. Bir süre sonra antrenör bana vur diyor, neden diyorum, vur diyor, iyi piki diyerek bi tane yapıştırıyorum yüzüne, eyvah hızlı gitti yumruk, canını yaktık, o gazla sinirlenen hoca bana bi çakıyor, nefesim kesiliyor, kırmızı oluyorum, uzun süre kendime gelemiyorum. Dayak yesem daha iyi, nereye denk getirdiyse manyak. Ringe bir daha çıkmıyorum. Ama hayatımda yaptığım en iyi efor sporu. Bu kadar ter attığımı hatırlamam, Squashla yarışır.
Tüm bu takıldığımız grup ajansa kayıtlı. Ben de saçları kestirdikten sonra, teşvik ile Noname ajansa kayıt oluyorum. Ajans Nişantaşında. Ulaşım rahat. Köşesinde Wendy’s Hamburger var. Uzun süre önce çekildi pazardan ama acılı baharatlı meksika yemeği ve eşsiz hamburgerin tadı hala damağımdadır. Burada kısa zaman model/oyunculuk yapıyorum. Reklam filmleri görüşmelerine gidiyorum sıkça. Sıkça gidebilmemin önemli sebebi var ki hayat derslerinden biridir.
Kendini hatırlatmak! Öyle telefon melefon değil zaten yok o dönemde, gidip ziyaret edip, 1 çay içip havadan sudan konuşacaksın. Semra veya Müge hanımın karşısına otur yeter. O sırada reklam firmaları oyuncu istediğinde, seni hızlı hatırlayıp, senin dosyanı da araya koyup gönderecekler. Bu iş bu şekilde yürüyor. Öbür türlü hiç bir iş alamazsın. Bilinçli yapılmasa bile, halen geçerli olan bir yöntemdir bence. Ne kadar çok ziyaret edip insanların içinde olursan o kadar çok akla gelirsin. 3 tane reklamda oynadım o dönemde, Deniz Akkaya ile Marc, Şevval Sam ile TeremYağ ve Osmanlı bankası. Bizim kaşemiz de yüksekti, forsluydu yani ajansımız, diğerlerine göre iyi kazanıyorduk.
Bir gün yine komple ajanstayız, çay kahve geyik. Kara Melek gelecek dediler. Sanem Çelik. Hastasıyım. Kaçırmıyorum bölümlerini. Ajanstan çıkacaz çıkmıyorum, bizimkileri de çıkartmıyorum. Oysa kayıtlı çok ünlü var ajansta, çoğunla da arkadaşız, beraber projelere gidiyoruz ama Kara Melek abi bu, aynı şey değil. Ben heyecan, heyecan. Kapı çalıyor, içeri giriyor salona doğru yürüyor. Geldi diyorum bizimkilere. Oğlum git konuşsana diyorlar, ne konuşçam yaa yapıyorum ama git merhaba de diyorlar. Aynı tatilde babaların turistlerin önüne çocuklarını attıkları gibi kalıyorum önünde, Türkçe’yi Türkçe’ye çevirmeye çalışıyorum ama dilim izin vermiyor, gözle de anlamıyor bu. Cesaretimi toplayıp -Merhaba nasılsınız? demeyi başarıyorum. Kara Melek bana dönüp, -İyi Kıvanççım sen nasılsın? diyor. Bembeyaz oluyorum, Michael Jackson gibi. O zamanlar böyle şizofrenik hayatım yok ki, benim adımı bilmesine imkan yok lan. Kıvanççım dedi, dedi mi, yoksa başka bişey mi dedi, Çıbıççım mı dedi, tişikkür mü dedi, dişlerini mi yaptırmış, releri mi söyleyemiyor, kekeme mi, lan acaba ben Türkçe-Türkçe çeviriyi mi yanlış yaptım acaba diye milyonlarca saçma şeyler düşünüyorum. Tüm bunlar 1sn içinde gerçekleşirken, bizim çocuklar yerlerde gülme krizine girmişler. Dikkat gitti, herşey dağıldı, iyice anlamsızlaşıyorum. Çocuklar yanıma geliyorlar ama gülmekten konuşamıyorlar, anlatacaklar sen sen diyorlar gerisi gelmiyor, surat ifadem onları zaten daha da güldürüyor.
Bir de kahkahalar bulaşıyor, herkes gülmeye başlıyor, ben de gülüyorum, ama öyle olur ya, gülüyorum ama neden lan modunda. Bir süre sonra sessizlik oluyor sonunda. İlker diyor ki: Sen İlknur’u Kara Melek mi sandın?. Eyvah, İlknur da bozuluyor buna, dönüyor sırtını, çünkü sohbetimiz de var onunla, nasıl unutup, gidip başkasına benzetiyorum, rezillik, hoş da kızdı. Neyse o moral bozukluğu ile Kara meleği falan unutup, ajanstan çıkıyorum, bir daha da gitmiyorum, gidemiyorum, dışardan bi kaç görüşmeye gönderiyorlar o kadar. Kapandı zaten orası sonra. Her ünlünün benzerini alırsan böyle olur işte hıh.
@alperwashere_ @okaytug @sanemcelikofficial #insta #instagram #tbt #instalove #love #loveislove #today #picoftheday #selfie #follow #followme #fashion #happy #me #cute #beautiful #instagood #photooftheday #tagforlikes#like4like #smile #friends #fun #like #summer #instadaily #instalike #tgif #thursday #thrusday
— Okay Tuğ ve Alper Erkan ile birlikte Kristal Büfe Göztepe‘de.
0 Comments