Konservatuvar Sınavım
Konservatuvar Sınavı
Özgür diyor ki, gel konservatuvar sınavına girelim. Annemlere söylüyorum. Babam ana meslek olarak müzisyen olmayı tasvip etmiyor, ağzı buruk. Annemse “girsin, denesin” diyor.
Bize “İTÜ’nün sınavı var ve başvurabilirsiniz” diyorlar. Yatırıyoruz parayı Özgür’le. Sınav günü geliyor, atlayıp gidiyoruz İstanbul’a. Okulun yerini iyi biliyorum, Güvenç’in okuduğu İşletme Mühendisliği ile aynı kampüste. Maçka’da. Özgür’le kantinde masada oturuyoruz. Kantinci abiye ‘Abi bana bir ‘La’ Verir Misin?’ diye soruyorum. Hakkaten sordum bunu. Sonra masaya ‘Sosisli’ geliyor. Anlam veremiyorum ama açız zaten iyi oldu.
Tekirdağ İslam Büfe’den sonra yediğim en lezzetli sosisliydi bu arada. Bir diğeri de Rumeli Hisar’ı sahildeki büfeninkidir.
Heyecansız Bekleyiş
Sınav yapılacak kata çıkıyoruz. Koridorda sağda oturan bi kaç öğrenci var. Yanlarına oturuyoruz. Kendi aralarında heyecanlı meyecanlı konuşuyorlar. Müzikal terimler, 3lü 5li falan. Konuştukları dili anlayabiliyoruz ama iletişim kuramayacağımız kadar karışık kelimeler fln var. Bizim yanımıza bir öğrenci daha oturuyor. Bize dönüp ‘Siz Hazırsınız Galiba?’ diyor. Konuşmuyoruz ya, muhtemelen bizi rakip olarak gördü, tanımaya çalışıyor. Ben diyorum ki “İçeride ne sordukları hakkında hiç bir fikrimiz yok!”. Hakikaten de yok, kimseye de sormadık, çalışmadık da..
Yanımızdaki çocuk potansiyel iki rakibini ekarte etmiş olmanın verdiği rahatlıkla, yardım etmeye çalışıyor: “Bu ilk aşama. Önce bir ritim çalarlar, sizden o ritmin tekrarı istenir, sonra aynı anda iki ses basarlar, ikisini de söylemenizi beklerler. Size tüyo vereyim, kalını aklında tut, ince zaten çıkıyor. (Ne diyon amk?) Sonra da bir melodi çalıp, o melodi tekrarını isterler. Melodinin ne olduğunu da sorarlar. Genellikle İzmir Marşı vs olur.” diyip bizi bi nevi içerde karşılacağımız senaryo hakkında bilgilendirmiş oluyor. Başka aşama var mıydı ne sınvda ne konuşmalarda inanın ki hatırlamıyorum.
Odaya Girdim
İsmim okundu ve içeri girdim. Sağ tarafta muhtemelen benim duracağım yerde masa, sandalye var. Sağ köşede bir perdeyle ayrılmış bölüm var, arkasında piyano olduğunu duyacağım. Solda da yanyana oturmuş 6-7 kişiden oluşan jüri.
Merhaba hoşgeldin ne ettin faslı falan. Aralarında en yaşlı olanı, liderleri yani, dedi ki bana: “Masaya oturur musun?”. Peki ben ne yaptım dersiniz? Evet şaka değil, gittim masaya oturdum!. Çünkü işaret ettikleri yerde önce masa var, sandalye arkasında. Bense düz mantık işte. Masaya oturunca ses daha iyi çıkacak herhalde falan altyazısı beynimde. Dakka bir gol bir haliyle. Konuşuyorlar fısır fısır “ahahah, güldürdü bizi”. Pozitif rüzgarı bi esti şöyle.
Neyse geçtim arkaya, oturdum sandalyeye. Masanın üzerinde arkası silgili bi kurşun kalem var.
Sınav Başlıyor
1.aşama ritim. Açıklıyorlar. Önce onlar yapacak, sonra sen. İyimiş diyorum içimden, ritimde iyiyim zaten. Abim bi taktıkı tıkıtak tıkıtıktık gibi bişey yapıyor. Ben kalemi elime alıyorum ucuyla bir kaç kez vurduktan sonra.. “arkasıylaaa” diyorlar. Kalemi çevirip devam ediyorum.
2.aşama çift ses. Bir anda sağımdan piyano sesi geliyor, perdenin gizemini orda çözüyorum. Ulan görsem ne olacak ki haha. Aklıma kordiordaki sevimli hayalet Casper’ın dediği laf geliyor, “kalını tut, ince çıkar.” . Aha hakkaten. Kolaymış. Çalan ablam, gitgide inceltiyor sesi, ben de hepsini takır takır veriyorum. Ama sürpriz. 3lü sese geçtiler! Allahtan akor gibi basıyor. Kulağım ayırt etmede iyi. Algılayabiliyorum.
3.aşama melodi. Hiç fikrim yok. Millet aylarca çaışıyor şarkılara. İşte bir melodi çalıyorlar uzunca, sen bir aynısını söylüyorsun notalarla. Başını bir kısım söylüyorum, gerisi sallamasyon falan derken unutuyorum. Bir kaç kez daha çalıyorlar. Yok aşina olsam gider de, bilmediğim denizler.
Aha Tanıdık Varmış İçerde
Teşekkür ediyorlar, çıkıyorum. Kapıyı kapatıyorum. İçerden “Kıvaaanç” diye bi abla çıkıyor. Aaaa, yazlıktan tanışıyoruz. Ebru, Esra, Janset Kardeşlerden ama 4.değil. O sulardan ama işte. İsmini hatırlamıyorum. Ben kör tabi, görmedim içeride.
Bana diyor ki: “Kıvanç niye gireceğini söylemedin sınava? Sana hazırlık yaptırdım, çalıştırırdım. Kulaktan iyi not alacaksın, yeteneğin anlaşıldı ama hazırlıksız olduğun her halinden belli. Sen bu bölümü gerçekten istiyor muydun ki?” diyor. “Denemek istedim.” diyorum. Hoş öyle bir dönem ki, ne istediğimi gerçekten bilmiyorum. Üniversite seçiminin kendimde hep erken olduğunu düşünmüşümdür. Ayrıca, o ablanın konservatuvarda olduğunu bile bilmiyorum ki.
Sonuçlar biz zaman sonra açıklanıyor, 52 ile ilk sınavı geçmişim. Sevinemedim nedense. İkinci aşamasına girmiyorum. Girsem de geçemem zaten. Millet bir sene çalışıyor o sınav için. Utandım da. O kadar değerli hocaların karşısına spor olsun diye gelen, vakitlerini çalan birisi oldum. Ayrıca benim girdiğim bölüm TSM Temel Bilimler’miş. İstemiyorum ki ben orayı!.
0 Comments