Lambada ve Canlı Müzik
Uh Lambada mı? Yasak Dans Mı?? Nası Ola Ki?
Lambada çalıyoruz o dönem. Başka parça da yok müthiş popüler. Yeni çıkmış daha. Bende de kulak var ya, çıkartmışım hemen. 10 kez üst üste çaldırdılar bana yukardaki İlkokulu etkinliğinde. Kusacam, ne sözler ne nakaratlar. Ama olsundu. Herkes dansediyor mutlu falan. Yakın dönemin ‘Gangnam Style’ dans şekli işte. Herkes kendi kendine evde çalışıyor. Babam, folklorden tecrübesi ile, hemen kapmıştı evde lambadayı. Bir bende yok dans yeteneği zaten. Gitar ile dans edebilirken, gitarsız, sağa sola hareket edip, sadece alkış tutabiliyorum. Bir de Ankara havasını kotarıyorum, kolları havaya kaldırmak bana estetik geliyor. Bildiğim tek latin dans figürünü ise bana Deniz Elitaş öğretmişti. Sadece onu bilirim. Sağ ayak öne, sonra topla, ardından sol ayak arkaya, topla.
Gel Vatandaş, Canlı Bunlar, 80ler 85ler
Tıpkı Ata Demirer’in anlattığı gibi Lambada gençlerde esasında bahane. Libido yavaş yavaş var, sesler kalınlaşmış, sivilceler çıkmış, yanlamaya çalışılıyor kızlara ama ben yanaşamıyorum, çünkü çalıyorum. Halen de sahnedeyim, dışarda eğlenemiyorum haliyle, değişen bişey yok. Şikayetçi olmadım yanlış anlaşılmasın. Onun da kendine göre avantajları oldu tabi. Tuğçe’yle de barda tanıştık nihayetinde. Başka sosyal ortamım yoktu. Şans işte..
Canlı Müzik Yerine, Muhabbet Etsek?
İlgi alanım hep müzik oldu bu sebeplerden. Canlı müzik mekanları o yüzden bana uygun değil, eğlenemiyorum. İlgim teknik yöne ve seyirci tepkilerine kayıyor hep. Bu parça tutar, tutmaz notları alıyoruz hep beynimize. Shazam’da şimdiden 1000lerce parça birikmiştir. Çoğu müzisyenin ortak derdidir bu sanırım..
Yaşla da alakalı olabilir, eskiden barlardan çıkmazken, artık başbaşa arkadaşlarımla oturup konuşabileceğim, dinleyebileceğim yerleri tercih ediyorum. Bunda artık içimize attığımız birikimleri çözmek zorunda olmamızın etkisi var bence. Çilingir sofrası diye boşuna dememişler. İnsanın dile gelmesi hakkaten zor. Duyguların tercümanı olsa keşke. Bir sıkıntın var ama anlatamıyorsun. O yüzden oturduğunda rahatlayıp dile geliyorsun. Yani dilinin kilidi açılıyor. Çilingir Sofrası bu demek işte.
Mesela Tekirdağ’da Cihan ve Arzu’ların balkonu. Oradan daha güzel, kral mekan yok gözümde. Saat kavramı da yok, uykun geldiyse, kal yat.
0 Comments